Ali Pir Civan


İsmail Onar’ın “Türkmen Kızılbaş pirlerindendir” diye takdim ettiği Ali Pir Civan’ın yaşadığı tarih kesin olarak bilinmemekle birlikte, halk muhayyilesinde oluşan menkıbelerden, onun Osmanlı döneminde muhtemelen Celali İsyanları’nın bastırılması sıralarında kız kardeşiyle birlikte Gümüşhacıköy’de idam edildiği anlaşılıyor. İlçeye bağlı Sarayözü köyünde bulunan türbede medfun şahsın Gümüşhacıköy’de dergahı bulunan Alevi pirlerinden Şah Mahmut Veli’nin dört oğlundan en küçüğü olduğu anlatılır. Oysa Ali Yaman’ın araştırmaları, Keçeci Baba ile akraba olduğu söylenen Mahmut Veli’nin Tokat’ın Erbaa İlçesinin Keçeci köyünde yine her yıl Kültür Festivali şeklinde Temmuz ayında düzenlenen törenlerle anılan ve Keçeci Baba, Ahi Mahmut Veli, Gül Ahi Baba, Şah Mahmut Veli gibi adlarla da anılmakta olan Ahi Mahmut Veli ile aynı kişi olduğunu göstermektedir. Kendi türbesinde ailesi ile birlikte yatan Keçeci Baba ya da Ahi Mahmut Veli’nin çocukları arasında Altın Bıyık, Seyit Mehmet ve Ali Haydar adında üç oğlu ve Turhal Karkın köyünde yatan Aziz Baba adlı torunu olduğu bilinmektedir. Menkıbeye göre Horasan’dan Anadolu’ya gelip Keçeci Köyüne yerleşmiş bulunan Sancaklı evliyalarından Keçeci Baba’nın 13. yüzyılda yaşadığı, ve Hacı Bektaş Veli’nin amcası olduğu da rivayet edilmektedir. Selçuklu döneminin son Ahi Babası olarak da bilinen Şah Mahmut Veli’nin ayrıca zamanın önemli sanatlarından olan keçeciliğin büyük ustası olduğu kabul edilir. Oysa Ahi Mahmut Veli’nin yaşadığı dönem ile Ali Pir Civan’ın yaşadığı kabul edilen dönem arasında bağlantı kurulamayacak kadar uzun bir zaman aralığı vardır.

Pir Ali Bircivan’ın idamı hakkındaki bir söylenti de Amasya’da Yörgüç Paşa dönemine dayandırılır. Kızılkocaoğulları’nın ortadan kaldırılması esnasında kız kardeşi ile birlikte asılmış olması muhtemeldir.

İsmail Onar, diğer bir ihtimal olarak Pir Civan’ın 1520 yılındaki Şah Veli (diğer adıyla Bozoklu Celal) İsyanının liderinin oğlu olabileceğini ileri sürer. Alevi kaynakları Bozoklu Celal’in ve Şah Veli’nin ayrı kişiler olduğunu kabul ederek birkaç yıl ara ile isyanda bulunmuş olduklarından söz eder. Bu dönem elli yıllık bir zaman dilimi içinde üç beş yıllık aralarla ekonomik sıkıntıların had safhada olduğu bu bölgede art arda ayaklanmaların baş gösterdiği bir dönemdir.

İhtimaller sıralamasında Köprülü Mehmet Paşa (1656-1661) dönemi de yer alır. Bu durumda Pir Ali Bircivan’ın menkıbevi hayatı, Celali İsyanlarının öncesinden başlayarak 240 yıla yaklaşan bir zaman aralığı içine yayılır.

Sarayözü’nün Celali İsyanları sırasında kıtalden kaçan Aleviler tarafından kurulduğu kabul ediliyor. Menkıbe, iki kardeşin ikiz olduklarından, uzun boylu, güzel ve yakışıklılığından bahisle, babalarının çocuklarının ikisini birden Bircivan diye adlandırmış olduğundan söz eder. Kardeşler özü, sözü, davranışları ile bir ve beraberdir. İkisi de yöre insanı tarafından çok sevilmektedir. Gümüşhacıköy’ün kuzeyindeki dağın öbür yamacına kadar tabutlarını on iki yiğit Kızılbaş delikanlı gece gizlice taşır ve bu günkü türbenin bulunduğu yere defnederler. Ali Pir Civan’ın ayak ucuna bacısını da defnettiklerinden sanduka sekiz metreye varan bir uzunluğa ulaşır. Sandukanın uzunluğu konusunda farklı rivayetler de vardır. Pir Ali Bircivan, sandukasını yapan ustanın rüyasına girmiş ve bacaklarının üşüdüğünü söylemiş, bunun üzerine usta da sandukayı uzun yapmıştır. Üçüncü bir rivayete göre ise, Pir Alinin 8. İmam, İmam Rıza soyundan gelmiş olması nedeniyle sandukası sekiz metre uzunlukta yapılmıştır.

Meyilli bir alanda inşa edilmiş olan türbe bir avlu içersinde yer alır. Türbenin giriş kapısı tek kanatlı ve ahşaptan olup içerisi dikdörtgen planlı ve oldukça kasvetli bir haldedir. İç mekan ahşap korkuluklarla ikiye ayrılmış ve güneyde kalan mekan mescit olarak kullanılmakta olup, Pir Ali Bircivan’ın türbesi kuzey kısımda bulunmaktadır. Muzaffer Doğanbaş’a göre, 1900lerde yapıldığı kabul edilen türbenin mimarisi kayda değer bir özellik taşımamakla birlikte, iç duvarlarda yer alan ve oldukça yoğun bir şekilde işlenmiş duvar resimleri türbeyi anlamlı kılmakta ve son dönem Osmanlı resim sanatının örneklerinden olması nedeniyle dikkati çeker. Özellikle batı duvarı üzerinde yer alan teber, kılıç, keşkül, takke ve sancak gibi tasvirler, Merzifondaki Piri Baba türbesindeki tasvirleri hatırlatmakta ve aralarında bir üslup benzerliği dolayısıyla Nakkaş İbrahimin burada da çalışmış olabileceği düşünülebilir. Ayrıca doğu, güney ve kuzey duvarlarda Antik Çağ sütun ve sütun başlıkları üzerinde vazo içerisinde yer alan natürmort çalışmaları bulunmakta ve yine bunlardan farklı olarak üzüm salkımı, selvi, hurma ve karpuz tasvirleri doğal ölçülere uygun bir şekilde işlenmiştir. Bütün bu çalışmalarda renk olarak sarı, yeşil, kırmızı, bordo, kahverengi, mor ve tonları kullanılmıştır.

-Evliyalar Şehri Amasya'dan-

Hiç yorum yok: