CAFER ÇELEBİ (TACİZÂDE)


"Tâcî-zâde" diye tanınan Cafer Çelebi, bu sıfatından da anlaşılacağı üzere, kıymetli bir edip olan Tâcî Bey'in oğludur ki o da Amasyalı bir hattattır ve aşağıda hakkında bilgi verilmeğe çalışılmıştır. Sadi Çelebi'nin küçük kardeşi olan Cafer Celebi, Müstakim-zâde'nin "tahsîl-i ulûmda tekmîl-i rüsum edip bizzat Şeyh Hamdullah Agâh'tan taallüm-i hüsn-i hatt-ı şeyhâne eylemiştir" demesinden de anlaşılacağı üzere, hüsn-i hattı Şeyh Hamdullah'tan meşk etmiştir. Zamanında ilmiye sınıfının seçkinlerinden olduğu için, kendisine İstanbul'da Mahmut Paşa Medresesi müderrisliği ihsan olunmuş, bir fitne hadisesinde Cafer Çelebi'nin evi de dahil olmak üzere, hemşehrisi kazasker Müeyyedzâde ve emsali bazı kimselerin evleri yağma edilmiş, bu hadise sebebiyle maddî olarak çok büyük bir zarar görmüş, bundan manevî olarak da etkilenmiştir. "Sultan Bayezid'in saltanatının sonlarında görevden alınmış ve günlük yüz akçe ulûfe ile emekli olmuştur". Yavuz Sultan Selim'in cülûsunda eski görevi kendisine iade edildiği gibi, Anadolu Kazaskerliğinden nişancılığa getirilmiş (920/1514), aklı ve dirayeti sayesinde Yavuz'un takdirini kazanarak, hazarda ve seferde yanından ayırmadığı nedimlerinden biri olmak şerefine nail olmuştur. Hatta Yavuz Sultan Selim Şah İsmail'e gönderdiği Farsça mektuplarını ve Çaldıran fetihnâmelerini ona yazdırmış, Şah İsmail'in haremlerinden Taçlı Hanım'la evlendirerek41 kendisine büyük bir iltifatta da bulunmuştur. Nişancılık payesini tavırları ve hüneri ile gerçekten hak etmiş ve divanda da itibarlı bir mevkiye çıkarmıştır. Bu hizmetleri sırasında bir iftira üzerine gazaba uğrayıp, boynu vurularak şehid edilmiş ve yıkanmadan Balat semtinde Sultan Selim Camii yanındaki kendi binası olan Nişancı Mescidi avlusuna defnedilmiştir.Ağabeyi Sadi Çelebi'nin kabri de oradadır. Kendisinin Biz şehîd-i tîğ-ı aşk oldukta râh-ı yârde
Yumadın defn eyleniz tenden gubârı gitmesin
beyti bu bakımdan oldukça manidardır. Vefatına "Vah gitti bu cihandan Cafer رفعج 920/1514 = واه گيتدى بو جهاندن " diye tarih düşülmüştür.
Nesri de nazmı gibi kıymetli olup, Osmanlı resmî lisanında ve divan kitabetinde bir tarz ortaya koymuş olan Cafer Çelebi, üslubunda yerli bir hava ve halk ağzı söyleyişlere yer vermesi dolayısıyla, sadeleşme akımına zemin hazırlayan şairlerden sayılmaktadır. İyi bir tahsil görerek Adlî mahlasıyla Türkçe ve Farsça şiirler yazıp bazı kaynaklarda kendisinden "Bayezid-i Velî" diye bahsedilen II. Bayazıd'ın
هر ناله آه پيدا شود ازسينۀچاآم
ابرى شود و گريه آند بر سر خاآم
matla'lı gazeline Müeyyed- zâde Abdurrahman, İbni Kemal, Hacı Hasan- zâde ve Necati Bey gibi Cafer Çelebi de nazire yazmıştır. Yavuz'un cülusu üzerine yazdığı
جان آفرين آه بر آف ما نقد جان نهاد
بهر نثار مقدم شاه جهان نهاد
beytiyle başlayan Farsça güzel bir kasidesi de vardır.
"Eski kaynakların nesrini nazmından, hatta Farsça'sını Türkçe'sinden üstün buldukları Cafer Çelebi’nin en meşhur eseri "Heves-nâme"dir. Bundan başka onun kuvvetli edebî şahsiyetini aksettiren ve akıcı gazellerini de ihtiva eden bir "Divan"ı, zamanının bazı önemli olaylarından bahseden, oldukça kıymetli bir "Münşeât”ı ve sade bir Türkçe ile kaleme alınmış, tarihî mahiyette, Tarih-i Osmanî Encümeni Mecmuası'nda neşredilmiş "Mahrûse-i İstanbul Fetihnâmesi" vardır. Sicill-i Osmanî'de "Kitâb-ı Ahlâk" adında bir eserinin daha bulunduğu ve Bali Çelebi adında bir oğlunun olduğu belirtilmektedir. Hakkında Sehî, Latîfî, Âşık Çelebi, Hasan Çelebi, Beyânî ve Fâizî tezkirelerinde de bilgi vardır.
O devrin şairlerinden Makâlî, Cafer Çelebi'yi ve kardeşi Mehmet Sadi'yi bir kasidesinde şöyle tavsif etmektedir:
Veren kemâl-i şeref şîve-i Hudâ-dâde
Utârid-i felek-i cûd Tâcî Bey-zâde
Leâlî-i hat-ı Yâkût-kıymeti anın
Ne değme kânda bulundu ne değme deryâda
Odur o sayrafî-i cevher-i hızâne-i hat
Odur o zerger-i kâmil bu fenn-i zîbâda
Kılâde-i hüneri astı gerden-i arşa
Değil hilâl görünen bu sakf-ı mînâda
Desem anı nola küttâb-ı seb'adan efzûn
Adedde heft beraber olur mu heftâda
Ne Tâcî-zâde şeh-i kişver-i memâlik-i hat
Yürüttü hükmünü varınca Tal'at-âbâd'a
Sezadır ol k'ola tuğrâ-nüvîs-i sultanî
Çü yok anın gibi kânûn-şinâs dünyâda
Sevâd-ı Rûma iki Tâcî-zâde verdi şeref
Birisi hüsn-i hat ü biri şi'r ü inşâda
Egerçi bu da değil hâlî ol faziletten
Garaz ikisini temyizdir bu esnada
Elinde hâmesi ney-şekker-i fazilettir
Şeker-feşânlık eder dehre Mısr-ı ma'nâda
II. Bayazıd'ın vefatı üzerine Cafer Çelebi'nin yazdığı mersiyesinin ilk beyitleri aşağıdadır:
Dünyâ makâm-ı hasret ü derd ü belâ imiş
Mihnet ocağı gam evi mâtem-serâ imiş
Azb-i fürât ü milh-i ücâc ü azâb-ı nâr
Dârû-yı derd sıhhati renc ü anâ imiş
Çün suya nakş olur suver-i cism-i âdemî
Fikr-i bekaâkişiye bir olmaz hevâ imiş
Verme gönül zehârif-i dünyâya ey azîz
Alır göz ile eyle nazar hep hebâ imiş
Şiirlerinden bazı beyitleri aşağıya alıyoruz:
Sebz-i hat kim sâye salmış zülf-i müşg-efşân ana
Hızr'dır k'olmuş müyesser ömr-i bî-pâyân ana
* * *
Lebine öykünelden gonce-i ter
Sabâ hışm eyleyüp ağzını yırtar
* * *
Günde bin kez görse bilmez ol büt-i ra'nâ beni
Neylesin bir demde bin şekle koyar sevdâ beni
* * *
Hat yazar hattın kalemsiz safha-i sîm üstüne
Bu ne sırdır nokta kor hân-ı lebin mîm üstüne

Hiç yorum yok: