Künyesi "Abdurrahman Hâtemî b. Ali b. Müeyyed"10 olup, dedesi Müeyyed Efendi'ye nisbetle "Müeyyedzâde" diye şöhret bulmuş olan Abdurrahman Efendi, 860/145511-5612da Amasya13da dünyaya gelmiştir. Hasan Çelebi, Molla İdris'in Tevârîh-i Âli Osman'da Müeyyedzâde'nin neslinin Ebû İshak Kâzerûnî'ye çıktığını kaydettiğini belirtmektedir. Müeyyed-zâde Abdurrahman Efendi, Şeyh Hamdullah'la birlikte, II. Bayazıd'ın şehzâde olarak Amasya'da bulunduğu yıllarda meclislerine katılıp nedimleri arasına girmiş ve hüsn-i hattı Şeyh Hamdullah'tan öğrenerek emsallerine üstünlük sağlamıştır. Müstakimzâde, Takiyy-i Temîmî'nin tarihinde Müeyyedzâde'nin hüsn-i hattını övdüğünü belirtmektedir15. Bazı fesatçılar gammazlamak suretiyle Fatih Sultan Mehmed'i yanıltıp katline ferman çıkartmışlar, II. Bayazıt bundan haberdar olunca, acıyıp yol hazırlıklarını tedarik ederek bir gece alelacele o zamanlarda Çerkeslerin elinde bulunan Haleb'e kaçmalarına yardımcı olmuştur. Müeyyedzâde hakkında iftira dolu bir mektubu okla Yavuz Sultan Selim'in harem dairesine atmışlar, o da mektubu Müeyyedzâde'ye gönderip "bu kâra bâis ü bâdî olan kimdir bilmek gerek" diyerek onun tahmin ve ferasetini ölçmek istediğinde o, öfkeyle "bu kâğıdı Sarı Gürz mülâzimlerinden Kullâb-ı Siyah ve Kezzâb-ı Siyah demekle ma'rûf iki rû-siyâh vardır, onlar etmişlerdir" deyip
Sen bu mektûbun eğer bilmek dilersen kâtibin
Gâfil olma hüsrevâ Kullâb ile Kezzâb'dan
beytini okumuş, gerçekten de adı geçen o iki fesatçının evleri basıldığında söz konusu mektubun müsveddeleri bulunup yüzleri kara çıkmış, "Sarıgürz tahriki ile bu hevâya uyduk" diyerek suçlarını itiraf etmişler, Yavuz da o iki fasidin başlarını vurdurmuş, Sarıgürz'ü sadaret görevinden azlederek makamına Müeyyedzâde'yi getirmiştir19.
İran seferinden dönüşünden sonra takatten düştüğü; aklî dengesini yitirdiği, mizacına fütur ve dimağına kelâl geldiği için görevden alınmış, şaban 920/ekim 1514'te emekli olmuş, 15 şaban 922/13 ekim 1516'da berat gecesinde20 vefat etmiş ve Eyüp Sultan civarına defnedilmiştir. Vefatına
Neclü'l-Müeyyed merhum ü mebrûr 922 (1516)
نجل المٲيد مرحوم و مبرور
diye tarih düşülmüştür.
Kaynaklarda yedi bin cilt kitaba sahip olduğu belirtilen Müeyyedzâde Abdurrahman Efendi, üç dilde (Türkçe, Arapça ve Farsça) şiir ve inşâya muktedir, âlim ve fâzıl bir zâttır. Arapça ve Farsça kasideleri olduğu gibi, Türkçe şiirleri de vardır ve Türkçe şiirleri diğerlerine göre daha çoktur. Hakkında Sehî, Âşık Çelebi, Beyânî, Riyâzî ve Fâizî tezkirelerinde bilgi bulunmaktadır21. Biz bunlardan ancak dipnotlarda gösterdiklerimize ulaşabildik. Anadolu sahasının önde gelen divan şairlerinden biri olan Necati Bey, divanını, hayatı boyunca kendisini himaye eden bu hamiyet-perver insan ithaf etmiştir22. Şiirlerinde "Hâtemî" mahlasını kullanan Müeyyedzâde'nin ulema ve şuara ile olan şakalaşmaları ve latifeleri de vardır23. Biraderinin mektubuna cevabına derc eylediği Farsça bir beyti aşağıdadır:
زهى جوهر لفظ تو جانرا قوت
نموده خطت نسخ و تعليق ياقوت
Eserlerinden tesbit edebildiklerimizin isimlerini aşağıya alıyoruz:
Tefsîr-i Sûre-i Kadr, Risale fî Eşhüri Ma'lûmât, Hâşiye-i Şerh-i Miftâh, Risale fî Tahkiki Cüz'i Lâ-yetecezzâ, Hâşiye-i Şerh-i Mevâkıf, Fetâvâ, Risale fi'1-Kürreti'l-Mudahrece.
Osmanlı Müellifleri'nde, Şehzâde Korkud'a göndererek takdirlerine mazhar olduğu, kelâm ilminin müşkil yerlerinin halline dair bir eserinin daha bulunduğu26, Kâmûsü'l-A'lâm'da kadılıkla iştigalinden dolayı eserlerinin çoğunun müsvedde halinde kaldığı ve muhtelif yazıları güzel yazdığı27, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi'nde de İbni Kemal'i himaye ederek yetişmesini sağladığı28 belirtilmektedir. Sicill-i Osmanî'de "Abdülfettah, Abdürrezzak, Abdüsselâm ve Mahmut adında dört oğlu olup 20 ile 30 yaşları arasında vefat ettikleri, beşincisinin Abdülvehhab Efendi olduğu29 vb. ayrıntılar da yer almlaktadır. Çoğunluğunu Hasan Çelebi Tezkiresi'nde bulduğumuz bazı beyitlerini aşağıya alıyoruz:
Çâk olan dest-i cefâ ile girîbânımdır
İlişen hâr-ı gam u mihnete dâmânımdır
Tîğ-i müjgânma can vermesi sehl idi eğer
Ol cefâ-pîşe bir ağız dese kurbânımdır
İçelim içelim şarâb içelim
Nice bir sûfî safî âb içelim
Âhirette olur şarâba hisâb
Biz anı bunda bî-hisâb içelim
Gözlerim oldu münevver ol sevâd-ı nâmeden
Toz yerine tûtyâ saçmış meğer cânân ana
Hâlimi bilip şeb-i hecre giriftâr olduğum
Rahm edip yâr eylemiş ta'vîz ile derman ana
Sen bu mektûbun eğer bilmek dilersen kâtibin
Gâfil olma hüsrevâ Kullâb ile Kezzâb'dan
beytini okumuş, gerçekten de adı geçen o iki fesatçının evleri basıldığında söz konusu mektubun müsveddeleri bulunup yüzleri kara çıkmış, "Sarıgürz tahriki ile bu hevâya uyduk" diyerek suçlarını itiraf etmişler, Yavuz da o iki fasidin başlarını vurdurmuş, Sarıgürz'ü sadaret görevinden azlederek makamına Müeyyedzâde'yi getirmiştir19.
İran seferinden dönüşünden sonra takatten düştüğü; aklî dengesini yitirdiği, mizacına fütur ve dimağına kelâl geldiği için görevden alınmış, şaban 920/ekim 1514'te emekli olmuş, 15 şaban 922/13 ekim 1516'da berat gecesinde20 vefat etmiş ve Eyüp Sultan civarına defnedilmiştir. Vefatına
Neclü'l-Müeyyed merhum ü mebrûr 922 (1516)
نجل المٲيد مرحوم و مبرور
diye tarih düşülmüştür.
Kaynaklarda yedi bin cilt kitaba sahip olduğu belirtilen Müeyyedzâde Abdurrahman Efendi, üç dilde (Türkçe, Arapça ve Farsça) şiir ve inşâya muktedir, âlim ve fâzıl bir zâttır. Arapça ve Farsça kasideleri olduğu gibi, Türkçe şiirleri de vardır ve Türkçe şiirleri diğerlerine göre daha çoktur. Hakkında Sehî, Âşık Çelebi, Beyânî, Riyâzî ve Fâizî tezkirelerinde bilgi bulunmaktadır21. Biz bunlardan ancak dipnotlarda gösterdiklerimize ulaşabildik. Anadolu sahasının önde gelen divan şairlerinden biri olan Necati Bey, divanını, hayatı boyunca kendisini himaye eden bu hamiyet-perver insan ithaf etmiştir22. Şiirlerinde "Hâtemî" mahlasını kullanan Müeyyedzâde'nin ulema ve şuara ile olan şakalaşmaları ve latifeleri de vardır23. Biraderinin mektubuna cevabına derc eylediği Farsça bir beyti aşağıdadır:
زهى جوهر لفظ تو جانرا قوت
نموده خطت نسخ و تعليق ياقوت
Eserlerinden tesbit edebildiklerimizin isimlerini aşağıya alıyoruz:
Tefsîr-i Sûre-i Kadr, Risale fî Eşhüri Ma'lûmât, Hâşiye-i Şerh-i Miftâh, Risale fî Tahkiki Cüz'i Lâ-yetecezzâ, Hâşiye-i Şerh-i Mevâkıf, Fetâvâ, Risale fi'1-Kürreti'l-Mudahrece.
Osmanlı Müellifleri'nde, Şehzâde Korkud'a göndererek takdirlerine mazhar olduğu, kelâm ilminin müşkil yerlerinin halline dair bir eserinin daha bulunduğu26, Kâmûsü'l-A'lâm'da kadılıkla iştigalinden dolayı eserlerinin çoğunun müsvedde halinde kaldığı ve muhtelif yazıları güzel yazdığı27, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi'nde de İbni Kemal'i himaye ederek yetişmesini sağladığı28 belirtilmektedir. Sicill-i Osmanî'de "Abdülfettah, Abdürrezzak, Abdüsselâm ve Mahmut adında dört oğlu olup 20 ile 30 yaşları arasında vefat ettikleri, beşincisinin Abdülvehhab Efendi olduğu29 vb. ayrıntılar da yer almlaktadır. Çoğunluğunu Hasan Çelebi Tezkiresi'nde bulduğumuz bazı beyitlerini aşağıya alıyoruz:
Çâk olan dest-i cefâ ile girîbânımdır
İlişen hâr-ı gam u mihnete dâmânımdır
Tîğ-i müjgânma can vermesi sehl idi eğer
Ol cefâ-pîşe bir ağız dese kurbânımdır
İçelim içelim şarâb içelim
Nice bir sûfî safî âb içelim
Âhirette olur şarâba hisâb
Biz anı bunda bî-hisâb içelim
Gözlerim oldu münevver ol sevâd-ı nâmeden
Toz yerine tûtyâ saçmış meğer cânân ana
Hâlimi bilip şeb-i hecre giriftâr olduğum
Rahm edip yâr eylemiş ta'vîz ile derman ana
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder