Suluova Notları
1929 Tokat doğumlu Osman Bolulu’nun adına hazırlanmış web sitesinden, 1962-64 yılları arasında Suluova’da öğretmenlik yapmış olduğunu öğreniyoruz. Ayrancı köyünden Kavuncuoğlu’nun seneler sonra öğretmeni Bolulu’ya yazmış olduğu mektup vesilesiyle ilçenin o yıllardaki durumu hakkında bir fikir sahibi olmaktayız. “O zamanlar Suluova’da ortaokul yoktu. Amasya Lisesi bünyesindeki ortaokula köyden üç arkadaş, Merzifon Ortaokulu’na da bir arkadaşımızı babalarımız kaydettirdiler. O günlerde Suluova’da Ortaokul açıldı bizler de kayıtlarımızı Suluova’ya aldık. “
“Siz müdür olarak gelmiştiniz, öğretim yılının ilk iki ayı geride kalmış; okul yeni, hiçbir şey yok. 10-15 gün içinde sıra, tahta vb. okul ihtiyaçları; Kaymakam Naim Ural, Belediye Başkanı Kamil Düzenli, Hükümet Tabibi Özcan Bazlak, Ziraat Bankası Müdürü Ahmet Akkaş, Fabrika Müdürü Oğuz Budayıcoğlu, İlköğretim Müdürü Hüseyin Akabalı’nın yardımlarıyla temin ettiniz. Siz Edebiyat dersimize, Nermin Hanım Coğrafya, Resim Bilgisi, Fazlı Düzenli Matematik, Osman Köksal Tarih, Tabiat Bilgisine Dr. Özcan Bazlak, Yurttaşlık Bilgisine Kaymakam Naim Ural, Milli Güvenlik dersimize Sermet Birkan geliyorlardı. Okul üç sınıflıydı(1-A,1-B,1-C). Ben 1-A sınıfı öğrencisiydim. 1-A,1-B ve 1-C sınıflarından hatırlayabildiğim isimler: Selma Özel, Semra Aras, Neriman Sayar, Melahat Otçu, Mustafa Maden, Refik Karaca, Mustafa Akbulut, Mehmet Duruşkan, Selahattin Yücel, Mehmet Deniz, Raşit Özmen, Necla Savran, Zeki Öztaş, Mustafa Buyruk, Sadi İnan, Satılmış Esen, Yıldız Çilingir, Şinasi Yörük, Mehmet Duruşkan, Erol Aras, Turan Kök, Hasan Karaçam, Erdal Esen, Filiz Kök, Filiz Özdemir, Ferdi Deniz, Sevinç Baban, Yusuf Özer, Mustafa Zor gibi arkadaşlarımızdı. Bu arkadaşların bir kısmı Salucu, Kurnaz, Mindehur, Kolay, Ayrancı, Feriz, Hacıbayram köylerindendir. Mindehur , Kolay, Hacıbayram yakındı. Salucu, Kurnaz köyleri Amasya Suluova yolu üzerindeydi ve geliş gidişte vasıta bulunabiliyordu. Ayrancı, Ortayazı ve Çayüstü köylerinden gelenler yaya gidip gelirdi. Benim köyüm okula 6 km. idi. Biz erken yola çıkardık vasıta bulamadığımızda babam Refik Karaca ile beni okula traktörle getirirdi. Kışları ise yollar stabili olmadığından traktörle de gelemezdik.”
Suluova 1957’de ilçe yapıldıktan ancak beş yıl sonra ortaokuluna kavuşur. 1947 yılı Akpınar Köy Enstitüsü mezunu Sn. Bolulu’nun kısa bir süre müdürlüğünü yaptığı okul Suluova’nın eğitim hayatında önemli rol oynayacaktır. Ortaokulda derse giren Kaymakam Naim Ural çeşitli yerlerde kaymakamlık görevlerinde bulunduktan sonra Yozgat valiliğine getirilir. Bilahare re’sen emekli edilen valiler arasında yer alacaktır. Bir nakliyeci olan Belediye Başkanı merhum Kamil Düzenli ilkokul mezunudur. O tarihlerde (1965) ilçe merkezinin nüfusu ise 9.500 civarındadır.
Suluova Notları -II-
Günümüzde, Suluova, herhalde, başka hiçbir yerden
Kanatpınar’dan göründüğü kadar etkileyici görünmez. Yol boyunca uzunlamasına
bir alanı kaplayan şehrin kısa geçmişi, artık bir insan ömrünü aşmaya başladı.
Kavuncuoğlu’nun mektubuna devam ediyoruz.
“Tarım dersinde çevre temizliği, ağaç dikme işleri
yapıyorduk. Sizin o ağaçlar şimdi o bozkırın süsü oldular. Suluova’ da o
zamanlar kiralık ev yoktu. 3 sınıf yapmışsınız, 65 kişilik mevcut var. Üst
kattaki iki sınıfı kendinize ev yaptınız. O zamanlar soruyorduk: "Bu adam
korkmaz mı geceleri burada? Ya Osman Bey gidince Nermin Hoca Hanım ne
yapar?" diye.”
…
“Köylerden gelenler ya erken gelir beklerdik, ya ilk derse
yetişemezdik. Erken geldiğimizde soğuk olurdu hava, üstte yok başta yok,
çizmelerle gelirdik okula. Fabrikanın çocuklarını araba getirir okula,
tertemizdir ayakkabıları. Öğretmenlerimizin bazıları onların başlarını okşar,
bizi azarlarlardı “Bu çamur ne?” diye. Osman Bolulu (şu satırı yazarken
ağladım) izler miydi yoksa müdür olduğu için her şeyi görür müydü bilmiyorum.
Köyden gelenlerin başını okşar, onlarla ilgilenirdi. Hademe Ali Efendi
ayakkabılarımızı tuvalette yıkamamıza kızardı, sonra siz müsaade ettiniz. Erken
geldiğimizde okul duvarının dibinde toplanırdık, siz camı tıklatır bizleri eve
alırdınız. Sobanın yanına bağdaş kurup otururduk. Nermin öğretmenimiz bize çay
verirdi, ısınırdık ne güzel. Sonra derslere girerdik.”
Geçmişe duyulan özlem, bu satırlarla herhalde bu kadar güzel
aktarılabilirdi. Değil mi ya, mazi, sahip olduğumuz çok az şeyden biridir.
Anılar kötü de olsa, o bize aittir.
O yıllara dair nüfus yapısının karşılaştırılması şu gerçeği
ortaya koyuyor. 1965 nüfus sayımı, ilçenin yaklaşık beşte üçünün köylerde
yaşadığını göstermektedir. 2016’da ise bu oran köylerin aleyhine olmak üzere
oldukça değişir. 46. 600 olan nüfusun sadece 8.560’ı, diğer deyişle yaklaşık beşte
biri köylerde yaşamaktadır. Bu rakam üstelik köy nüfusunda (1965’te 14.545’ten
2016’da 8.560’a) bir azalışı da yansıtır. Zaman içerisinde Suluovalı çeşitli
sebeplerle ilçe merkezinde yaşamayı tercih etmiştir. Şüphesiz, istikbal vaad
eden bir hayat alanı olarak Suluova, sadece kendi köylerinden değil, Türkiye’nin
bölgeye uzak-yakın birçok yerinden göç almıştır. Ve hatta espriyle diyebiliriz
ki, buralı, bir bakışta sizin göçmen olup olmadığınızı anlar.
Suluova Notları -III-
‘Kutsal Bilgi Kaynağı’ sloganıyla Ekşi Sözlük, yirmi yıla
yaklaşan geçmişiyle internetin sıkça ziyaret edilen sitelerinden biri. Sayısız
yazarı ile kurumlaşan sitede girilen bilgilerin doğru, ansiklopedik veya
tarafsız olması mecburiyeti yok. “Ekşimiş Ruhların Buluşma Yeri”nde Suluova
hakkında da sitenin ismine yakışır yorumlar var.
“Amasya’nın Merzifon'dan sonra en kalabalık ilçesi. Kafa
yapısı bir hayli geri, dünyanın en pis kokan ilçelerinden birisidir ayrıca.
Kokunun sebebi besi bölgesi olması ve bolca mezbahanenin olmasındandır. Bu
kokuya ilçede bulunan şeker fabrikasından çıkan küspe ve yol kenarlarına
çürümeye bırakılmış soğanların kokusu eklenince otomobilinizle geçerken camları
kapatıp klimayı içe vermeniz elzem olacaktır.”
“İlçenin nüfusu yaklaşık 40 bin civarında olup halkı tarım
ve hayvancılıkla geçimini sağlar. Ne acıdır ki en estetik kaygılardan yoksun
insanların yaşadığı ilçelerden birisidir Suluova. Yolların tamamı yamalardan
oluşmakta ve özellikle Devlet Hastanesi yolu tarafında bu çukurlar obruk
denebilecek duruma gelmektedir.”
Tabiatıyle, “kafa yapısı bir hayli geri” ise, “estetik
kaygılardan yoksun insanların yaşadığı ilçelerden biri” olması normal
karşılanabilir. Kabul edelim ki, komşuları Amasya, Merzifon, Havza ve hatta
Ladik dahi çok uzun geçmişe sahip yerleşim yerleri olarak şehirleşmede hala
problemler yaşıyorsa, Suluova gibi medeni olma yolunun henüz başında bulunan
bir yerde tezek kokusu, para kokusu olacaktır.
“Türkiye kırmızı et kaynağının %20-30’luk kısmını karşılayan
büyükbaş yetiştiriciliğinin yapıldığı ilçedir. Organize Besi Bölgesi açılmadan
önce ilçeye girdiğinizde yoğun bir tezek kokusu gelirdi ki, bu koku yerli halk
tarafından "paranın kokusu" olarak adlandırılır.”
“Cumartesi günleri pazar kurulduğundan dolayı kalabalıklaşan
ve park yeri bile bulunmayan, insan evladının gerçekten de çok sıkılabileceği
bir beldedir burası. Aylık takip ettiğiniz dergileri bile bulunduran bir gazete
bayisinin olmadığı, insanların geçimini genellikle soğan ve hububat ticareti
ile sağladıkları ilçe.”
Şüphesiz, sosyal ilişkilerin yetersiz olması sebebiyle
şehirden ayrılanların sonradan dile getirdikleri “Suluova’daki sıcaklığı
gittikleri yerde bulamadıkları” sözü, bir gerçeği yansıtır. Halbuki hayallerini
gerçekleştirmek için gelenlerin bir kısmı ise, mutludurlar ve şükrederler.
Başarmışlardır. Hem şehre yerleşmiş hem de köy hayatını sürdürebilmektedirler.
Alışkanlıklarından taviz vermeden, özgür bir şekilde...Ne var ki, siteye
yazılan yorumlar da, ayak uydurmakta zorlandığımız mütemadiyen değişen hayatla
birlikte eskiyor. Suluova değişiyor, etrafına göre daha yavaş olsa da.
Suluova Notları -IV-
Bir Zamanlar Suluova’ hakkındaki Ekşi Sözlük’te yer alan
yorumlara devam ediyoruz.
“İçinde barındırdığı insan sayısı sebebi ile ilçe olmayı hak
etmiş, gelişmişlik oranı göz önüne alındığında köyden bir farkı olmayan Amasya
ilçesidir.”
“Geri kalmışlığın Orta Karadeniz’deki yansımasıdır belki de
Suluova. Bahsettiğim geri kalmışlık halkın tercih ettiği yaşam biçimi,
estetiksizliktir daha çok. Tüm halkın tek sosyal eğlencesi koskoca şehirde
Suluova’nın resmi otomobil sponsoru olmuş Renault Toros, Renault Broadway veya
traktör ile akraba ziyareti yapmak, bir kaç saat semaver eşliğinde sohbet ve
ardından kol kola Suluova caddelerinde yürümektir.”
Muhakkak ki dışarıdan bakıldığında hemen göze çarpan bu
davranış niteliklerinin altında yatan sebepleri hesaba katmadan yapılacak
yorumlar yüzeysel olacaktır. Koskoca şehirdeki tek sosyal eğlencenin akraba
ziyaretleri olması, ilişkinin bünyesinde güçlü bir dayanışmanın da varlığını
gösterir.
“İnsanları kaldırımdan yürümekten ziyade arabayla geçenleri
daha yakından görmek, yer yer eş dost akraba çıkılması ihtimaliyle de ayaküstü
sohbet edebilmek için genelde yolun ortasından yürümeyi tercih ederler. Uyarmak
için korna çaldığınızda size selam vermişsiniz gibi selam verip fütursuzca
yollarına devam ederler.”
Bu parçaya, dudaklarımızda bir tebessüm belirmese de ve
zayıf olsa da bir espritüel tarafı bulunduğunu kabullenerek ‘Karadeniz
Fıkraları’ kitabının sonlarında bir yer verilebilir.
“Hemen hemen hiç sıvalı veya çatısı olan binaya
rastlamazsınız Suluova'da. İnsanlar evlerini (doğal olarak) sadece yağmur ve
soğuktan korunmak için kendileri planlayıp kendileri yapmış gibilerdir. Çatı
yoktur evet, bunun yerine evlerin üstü seneye hayvan-soğan satımından elde
edilebilecek para ile bir kat çıkılması ihtimalinden hep açık ve demirler
çıkmış vaziyettedir.”
Ve nihayet…
“20 yıl burada geçirmiş birisi olarak hala onlar gibi
olmadığım için her gün şükretmekteyim.”
Şüphesiz, geçmişle ilgili bu tasvir ve yorumlar geçmişteki
Suluovayı anlatmakta yeterli değildir. Fakat bu ifadelerden en tahrik edici
olanı, son ifade. Zihninizde canlandıracağınız bir tasvir yok, ama incitici bir
yorum var. Burası öyle bir yer ki, buralı öyle bir insan ki, yazar yirmi yıl
boyunca ekmeğini yediği, suyunu içtiği bu topraklarda birlikte yaşadığı bu
insanlar hakkında eleştiri, daha doğrusu insaf sınırlarını zorlayan bir
değerlendirmede bulunuyor.
Artık diyebiliriz ki, sevgili öğrencim. Diğerleri kalabilir,
ama şu son cümle var ya, eş dost arasında belki söylenebilir. Fakat Ekşi
Sözlüğü, nelere şükredileceği veya nelere şükredilmeyeceği konusunda ‘ilan
tahtası’na dönüştürmesi bağışlanamaz. Sayın kaymakamın üzerine vazife değil,
belediye başkanımızın da muhakkak ki işleri başından aşkın. İş sana düşüyor.
Suluovalı hiçbir şekilde bu kadar ağırını hak etmedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder