Evliya Çelebi’nin Seyahatname adlı eserinden öğrenildiğine göre, Piri Baba, Ahmet Yesevi’nin izniyle Anadolu’ya gelip Merzifon’un kuzeyindeki yüksek tepeye yerleşmiş meczup tavırlı bir Yesevi dervişidir. Halk arasında yaygın pek çok menkıbesi vardır. Pir Dede’nin asitanesi Evliya Çelebi döneminde aşevi, tekke, derviş hücreleri ve iki yüzden fazla dervişiyle gelip geçene hizmet etmekte, bir irşad merkezi görevi yapmaktadır. Merzifon’da Nusratiye Mahallesi’ndeki zaviyesinden günümüze sadece camisi ve türbesi kalmıştır.
15. yüzyıla ait olduğu sanılan türbe, Horasan erenlerinden olan Piri Baba adına yapılmıştır. Eserin 1906 yılında Nakkaş İbrahim tarafından yapılmış olan kalem işi süslemeleri özellikle dikkati çeker.
Piri Baba türbesine gelen insanlar, her türlü dilekte bulunur ve dileklerin kabul olması için orada bulunan mumlukta bir mum yakarlar. Ayrıca Türbenin duvarına küçük taşlar yapıştırırlar. Özellikle tarımla uğraşan yöre halkı, her mahsulden sonra, mutlaka Piri Baba türbesini ziyaret edip, bir sonraki yılda iyi mahsul alabilmek için dua ederler. Çocukları olsun diye duaya gelenler, çocukları doğduktan sonra tekrar gelip Piri Baba’yı mutlaka ziyaret ederler.
Sanatkarların ustası olan Piri Baba’nın Türbesinde bir tekne ve teknenin yanında bir süpürge asılı olup ziyaretine gelenler, çocuklarını bu teknenin içine yatırıp dualarla süpürürler. Tekneye yatırılarak süpürülen çocuğun iyi bir sanatkar olacağına inanılır. Ayrıca çocukların kötü huylarından arınıp, iyi huylu ve çalışkan olacağına da inanılır.
Hakkında anlatılan başlıca menkıbeler şöyledir;
Bir gün dağlarda koyunlarıyla yaşayan Çoban Baba, kardeşi olan Piri Baba’yı ziyarete gider. Gitmeden önce, bir mendile süt sağıp mendilin uçlarını bağlar ve Piri Baba’nın yanına gelir. Çoban Baba mendili bir çiviye asar. Piri Baba ermişliğinin yanı sıra, hayatını devam ettirebilmesi için ayakkabı tamirciliği ile de uğraşmaktadır. Piri Baba kardeşi Çoban Baba ile sohbet ederken, bir bayan ayakkabısını tamir ettirmek için gelir. Piri Baba’ya ayakkabısını verir. Bu arada asılı olan mendildeki süt damlamaya başlar. Bunu gören Piri Baba Çoban Baba’ya dönüp, “kendine gel kardeş, kendine gel!” der ve sözüne şöyle devam eder . “Dağ başında herkes ermiş olur, iş burada olmaktır.” Çoban Baba mendilini alıp tekrar dağlarda koyun gütmeye başlar.
Piri Baba bazı efsanelerde ayakkabıcıdır. Bazı efsaneler de ozandır. Bazı efsanelerde de, Eski Hamam’da tellaktır.
"Piri Baba öğlene kadar erler ile yıkanırmış, öğleden sonra da avratlar ile yıkanırmış. Kendi halinde meczup bir veliymiş. Bazıları bu nasıl iştir diye Sultan Mehmet'e durumu arz ederler. Ama yine de Piri Baba'ya kimse dokunamazmış."
"Günlerden bir gün hamamda otururken, müşteriler hamamın terlemesinden yakınırlar. Buz gibi soğuk su damlalarının sırtlarına düşmesinden rahatsız olduklarını söylerler. Piri Baba parmağıyla tavanı işaret eder.
- Ya hamam! Terleme! Der. O gün bu gün, eski hamam terlemez."
Piri Baba sufilerin melameti dedikleri cinsten bir coşkun delidir. Onun Eski Hamam’da tellaklık yaparken gösterdiği pek çok kerametten söz edilir. Bunlardan birinde de şöyle denir.
Günlerden bir gün Eski Hamamın külhancısı ağır hastalanmış. Hamam sahibi de tasalanmış. Hamamın haznesini yakmak, külhancılık öyle kolay bir iş değilmiş. Her babayiğit külhan ocağının karşısında sıcakta durup odun atmaya dayanamazmış. Hamam sahibi, hamamında tellaklık yapan Piri Baba'yla dertleşmiş.
- Ben şimdi nereden külhancı bulacağım. Zor durumdayım, diye yakınmış.
Piri Baba ustasını çok severmiş.
Hiç üzülme. Git sen de dinlen. Kırk gün bu hamamın sorumluluğu bana ait. Yalnız gözünün arkada kalmayacağına söz ver. Giderken dönüp arkana bakma bile. Kırk gün sonra çık gel. Ama sakın şaşıp yanılıp da kırk günden önce çıkagelme, sözünde durmazsan tüm çabam boşa gider. Diye hamam sahibine tembih etmiş. Hamam sahibi de:
- Bu deli oğlan bir şeyler kuruyor ama hadi hayırlısı. Dediğini bir yapalım bakalım, diye düşünmüş.
Gidip evine kapanmış. Yalnız her akşam üzeri hamama gelir, hasılatı Piri Baba'dan alırmış. Ama Piri Baba'ya verdiği sözü tutar, külhanı hiç dolaşmazmış.
Günler günleri kovalamış. Eskiden eşeklerle katar katar odunlar her gün hamama taşınırken, artık hamama kimsenin odun getirmez olması hamamcının ilgisini çekmiş.
- Yahu, bu deli oğlan külhanı neyle yakar acep? İşin başına geçtiğinden beri hamama ne bir oduncu uğradı, ne de bir eşeğin sırtında odun yüküne rastladım. Bu oğlan külhanı neyle ısıtır acep? Diye meraklanır dururmuş.
Hamamcının merakı her gün biraz daha artmış. Günler de otuz dokuza dayanmış. "Otuz dokuz da bir, kırk da bir. Artık dayanamıyorum gidip bakacağım", demiş. Doğru külhana yollanmış. Bir de ne görsün? Su haznesinin altında bir tek mum yanmakta. Koca hamam bu mum ile ısınmakta.
Tam bu sırada içeriye Piri Baba girmiş:
- 39 gün bekledin de, bir gün bekleyemedin mi? Bir gün daha bekleseydin hamamı gaipten ısıtacaktım, demiş. Yani hamamcı bir gün daha bekleseymiş yer altından sıcak su fışkıracakmış ve hamam öyle çalışacakmış. Hamamcının aceleciliği ve merakı yüzünden Piri Baba'nın kerameti bozulmuş. Hamamcı çok pişman olmuş ama iş işten geçmiş. Hamamı mumla ısıttığını gelip görmeseymiş, Allah da ona kudretten sıcak su gönderecekmiş.
Halk arasında sıkça anılan bir ilahide:
Yükseklerde olur yaba
Savururlar kaba kaba
Merzifonda Piri Baba
Mevlam şu taşa bir can ver
şeklinde adının da geçmesinden yörede ününün nasıl yaygın olduğu da anlaşılmaktadır.
Nusratiye Mahallesinde bir sokağa Piri Baba’nın adı verilmiştir. 1977 senesinde restore edilen türbe Merzifon‘un en gösterişli türbelerindendir.
-Evliyalar Şehri Amasya'dan-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder